10 Ekim 2007 Çarşamba

SEVGİNİN GÜCÜ

D-MARİN TURGUTREİS 2. ULUSLARARASI KLASİK MÜZİK FESTİVAL’İNDE SEVGİNİN GÜCÜNÜ DÜŞÜNÜN !

Bir Ege akşamında, ay ışığının derinliklerinde, Turgutreis’in beyaz tebeşir evlerini, yakamozların lacivert denizdeki çırpınışlarını, Kos ışıklarının yanıp söndüğünü düşlerken havadaki bahar kokusunu hissettim. İşte o zaman, sevginin vazgeçilmez gücünü yakaladığımı gördüm. Martıların özgürce uçuşlarını izledim gökyüzünün koyu mavi gizeminde. Belki de mutluluk budur dedim kendi kendime. Belki de, Bodrum’un çığlıkları arasında yalnızlığın erdemiydi yakaladığım. Çünkü düşünüyor ve üretiyordum. Çünkü, coşkuyla akan bir nehir gibi geçen yaşamın şeffaflığı içinde, mutluluğu, sevgiyi ve aşkı hissediyordum.

Aslında bütün bunları düşünmeme sebep; “D-Marin Turgutreis 2. Uluslararası Klasik Müzik Festivali” nin Sevgi ve Aşk temasının bende bıraktığı duygu yoğunluğu oldu. Bu konseptin çok isabetli bir seçim olduğunu düşündüm. Çünkü yaşadığımız bu talihsiz dönemde, insanların ve toplumların sevgiye çok ihtiyaçları olduğunu ve bunu bir kez daha müziğin evrensel dili ile anlatmanın uygun olacağını hissettim.

Bu nedenle, bu sihirli sözcük üzerine, “SEVGİ” üzerine yoğunlaşalım, niçin sevgiye ihtiyaç duyduğumuzu düşünelim istedim.

Kanaatimce, modern insanın temel problemi, modernizmin ürünü olan yaşam biçimlerinin onları esir almalarıdır. İnsanı maddi anlamda tatmine yönelten bu refah toplumunda acaba insanlar mutlu ve huzurlu mu? Kuşkusuz, sorunun cevabı “HAYIR” olacaktır. Sebebi sevgi dünyalarındaki eksikliktir. Hayatın daha sade ve hatta daha ilkel olduğu yerlerde insanların daha mutlu ve sevgi dolu oldukları açıkça görülmektedir.

Modernizm, insanın sahip olma ve edinme duygusunu geliştirdi, ancak insanca, sevgi dolu yaşamanın ve mutlu olmanın gerçek bir yolu olmadığını da gösterdi bizlere. Çünkü, insan önce kendi varlığının anlamını hissetmeye başlamış, manevi değerlerin ve sevginin insan hayatındaki önemini daha sonra idrak edebilmiştir. Bunun içindir ki, manevi anlamda bunalım içinde olan batı dünyası, doğu kökenli felsefi düşünce sistemini anlamaya ve sevgiyi yeniden keşfetmeye çalışmaktadır. Kendinden bile uzaklaşan modern insan için doğa ile arasındaki olumlu ortamın yeniden kurulması önem kazanmaktadır.

Kuşkusuz, modern dünyanın vazgeçilmez ürünü olan “Bireysellik”, kişiyi toplumdan soyutlanmış bir varlık haline getirmiştir. Esasen “Modernizm”, kültürel sistemin değişmesine, geleneksel değer ve inançların da zedelenmesine yol açmıştır.

“Eğer hayata bakışınızın temelinde insan varsa, sevgiye karşı sevgi ile, güvene karşı güven ile karşılık verirsiniz.” Toplumsal ve bireysel ilişkilerdeki hayal kırıklıklarımızı sevgi ve aşk ile çözümleyebiliriz. Çünkü sevgi ve aşk bizi hayatın özüne yönlendirir.

Sonuç olarak; Teknolojideki gelişme insanın düşünce sistemini geliştirirken sevgi ve aşk yönünü zayıflatmaktadır. Dolayısıyla, sevgisiz ve aşksız insanda, şefkat ve merhamet duyguları da azalmaktadır.

Sevgi ve Aşk, insanın kendini çok iyi hissettiği zamanlarda gelişir. Diğer bir deyişle, kendinizi duygusal anlamda iyi hissetmek istiyorsanız sevgiyi ve aşkı arayın. Sevgi ve Aşk, öncelikle kendimizi tanımamız ve sevmemizle gelişebilir. Çünkü kendimizden esirgediğimizi başkasından bekleyemeyiz. Esasen sevgi, saf ve temiz bir duygudur ve sevmek ve sevilmek, var olmanın en büyük mutluluğudur. Sevgiyi karşılıksız ve sınırsız olarak alıp verebilirseniz, mutluluğu yakalayabilirsiniz.

“D-Marin Turgutreis 2. Uluslararası Klasik Müzik Festivali”nde bu mutluluğu yakalayacağınıza inanıyor, sizleri bu sevgi ortamında buluşmaya davet ediyorum.

AYTAÇ YALMAN